Siyanür Haberlerini Vermek!

6.11.2019 tarihinde İstanbul/Fatih’te yaşayan 4 kardeşin ölüm nedenini okur okumaz içim cız etti! Dile kolay, dört can gitmişti. Olayın haberleştiriliş biçimi ise çok daha yanlıştı. “Siyanür içerek intihar etmişler. Siyanür hemen öldürür. Temin edilmesi çok kolay…” Eskiler bu tür durumlar için “şüyuu vukuundan beter” derlermiş. Aman Allah’ım, inşallah bu haber özendirici, kötü örnek olmaz diye endişelenmiştim.

Maalesef ikinci kötü haber sadece üç gün sonra 9.11.2019 tarihinde Antalya’dan geldi. Haberin verilişi aynı yanlış tarzdaydı. “Siyanürle intihar etmişler. Siyanürün şu kadarı hemen öldürür…”

Bu ikinci haberden sonra kısa bir yazı yazmaya karar verdim. Eğitimde kötü örnek örnek değildir. İnsanların kendilerinin akledemeyecekleri şeyleri, ulu orta söylemek mahsurludur. İnsanların kendilerinin asla düşünemeyecekleri şeyleri onlara duyurmak kötülüklerin yaygınlaşmasına neden olur…

Konuyla ilgili son gelişmeleri, haberin ayrıntılarını araştırırken bir şok daha yaşadım. Bu kez kötü haber Bakırköy’dendi. “Bakırköy’de biri çocuk üç kişi ölü bulundu. Olay yerindeki kokudan siyanür şüphesi belirlendi…” (16.11.2019) Maalesef bir kez daha aynı tarz haberle sarsıldık…
Basın yayın mensupları bir haberin veriliş tarzının, haberin içeriğinden daha kötü sonuçlar oluşturacağını düşünmezler mi?
…
Hz. Yakup’un (as) oğlu Yusuf gördüğü rüyayı anlatınca babası “Ey yavrucuğum! Rüyanı kardeşlerine anlatma; sonra sana bir tuzak kurarlar…” (Kuran-ı Kerim, (12/ 5) demişti. Kötüyü bırakalım iyi şeylerin bile ulu orta anlatılması insan için zararlı sonuçlar ortaya çıkarabilirdi. Hz. Yakup’un (as), oğulları, Yusuf’a bir tuzak kurup onu kıra götürmek istediklerinde Hz. Yakup onlara “-Onu götürmeniz beni elbette üzer; siz ondan habersizken, onu kurt yer diye korkuyorum” (Kuran-ı Kerim, (12/13) demişti. Hz. Yakup’un (as) bu ifadesi, oğullarına ilham vermiş ve kuyuya attıkları Yusuf için “-Biz oyun oynarken onu kurt yemiş…” demişlerdi.
Eğitimde muhatabımız ister çocuk, ister yetişkin olsun kullanılan, anlatılan olumsuz örneklerden çok fazla etkilenmektedir. Bu nedenle başta ebeveynler olmak üzere eğitimciler ve her yetişkin, söylediklerinin insanlar üzerinde nasıl bir etki oluşturacağını hesap etmelidir. Konuşurken adeta kılı kırk yarmalı, yanlış anlamaya müsait, bir yanlışı daha da büyütebilecek örneklemelerden titizlikle kaçınmalıdırlar.

İnsanların kendi hallerinde asla akıllarına gelmeyecek yanlışlıkları, kötülükleri onlara duyurmak, maalesef örnek teşkil edip özendirme aracı olmaktadır. Basında çıkan bazı haberlerde görmekteyiz ki, bir yuva içinde asla olmaması gereken, bir Müslüman şöyle dursun bir insanın asla yapmaması gereken rezilliklerin, ahlaksızlıkların pervasızca dile getirilmesi, bu tür çirkinlikleri özendirme, akla getirme görevi görmektedir. Sonuçlarıyla büyük kitleleri etkileyen haberleri kaleme alanlar, bu tür yazıları kontrol eden editörlere büyük sorumluluk düşüyor…

Fatih’te gerçekleşen ilk üzüntü verici olaydan sonra, haberin içinde veya sonrasında intihar etmenin dinen yasak olduğunu belirten bir bilgiye de rastlamadım. Halbuki bu tür haberlerde, yetkili ağızlardan ya da Diyanet İşleri Başkanlığı’nın ilgili kurullarından alınmış bilgilendirmelerin bulunması çok isabetli olacaktır. İnsan niçin intihar etmek ister? Bir Müslüman intihar edebilir mi? İntihar etmek kurtuluş mudur, yoksa bir başka sıkıntının başlangıcı mıdır? maalesef bilgi göremedim. Diyanet İşleri Başkanlığı bu tür hadiselerden sonra halkı Kur’an ve Hadis-i Şerifler ışığında bilgilendirecek bir açıklama yayınlayamaz mı? Kamu spotları çekemez mi? SMS’ler atamaz mı? Tabii ki yapabilir.

Bir iyi işe vesile olan kıyamete kadar o iyi şeyin yapılmasından sevap kazanmaya devam edeceği gibi bir kötü şeye vesile olan da kıyamete kadar o kötü şeyin yapılmasından günah yüklenmeye devam edecektir. İnsanın ne kendisine ne de etrafındaki hiçbir şeye zarar vermesi meşru değildir. Sorumlu bir yayıncılık ahlakının tüm basın yayın camiasına ilke olması temennisiyle.

Dr. Mustafa Gümüş

Bir cevap yazın


*