Sorularla Diyabet

Sorularla Diyabet

Hiçbir ülke, diyabet ya da öteki adıyla şeker hastalığının artmasından kaçınamıyor. 2025 yılında, hasta sayısının iki katına çıkacağı tahmin ediliyor. Bu çok ciddi sağlık sorunu, hem genetik etmenlerden hem de modern beslenme tarzından kaynaklanıyor.

imperiaflex_0_0_0

Çağımızda diyabet, ÅŸiddetli rüzgârın körüklediÄŸi dev bir saman alevi gibi, tüm dünyayı önlenemez bir ÅŸekilde kasıp kavuruyor. Bir ülkenin geliÅŸmiÅŸ ya da azgeliÅŸmiÅŸ olması; bireyin genç ya da yaÅŸlı olması, hasta sayısının artmasını önleyemiyor. 2025 yılı için Dünya SaÄŸlık Örgütü’nün öngörüsü, dünyadaki diyabetli sayısının 300 milyona ulaÅŸacağı doÄŸrultusunda. Yani, bugünkünün tam iki katına!.. Bu sayının yüksekliÄŸi de, insanlığın saÄŸlık açısından nasıl bir risk altında bulunduÄŸunu gösteriyor.

Bu afet, bir virüsten ya da bir bakteriden kaynaklanmıyor. Nedeni, beslenme alışkanlıklarımızın genel baÄŸlamda köklü bir deÄŸiÅŸim sürecine girmesi. Daha açık bir anlatımla, çeÅŸitli ve dengeli bir beslenmeden, ÅŸeker ve yaÄŸ bakımından zengin bir beslenme düzenine geçiÅŸ. Kısacası, çaÄŸdaÅŸ yaÅŸamın olumsuz yüzlerinden biri…

Epidemi (bir hastalığın görülme sıklığı), hamburger büfelerinin bulunduÄŸu her yerde büyük bir hızla alan kazanıyor. Asya’da, Afrika’da, eski Sovyet ülkelerinde, her kentte “fast-food” satan restoranlara rastlamak mümkün. Hatta, en küçük Pasifik adalarında bile, bu tür yiyecekler satan en az bir büfe bulunuyor. Mutfak alışkanlıklarına baÄŸlı Çin’de dahi, bir kâse pirincin yerini kızarmış patates külahı, yeÅŸil çayın yerini ise, ÅŸekerli ve gazlı içecekler almış. Pekin’de, köylülerin uzak eyaletlerden ailece gelip, kentin görkemli “McDonald’s”ında yemek yemeleri çok moda.

Görülme sıklığındaki artış, genellikle 45 yaşından sonra ve aşırı beslenmiş bireylerin tutulduğu tip 2 ya da şişman diyabet de denilen hastalığı kapsıyor. Tip 1, zayıf ya da insülin bağımlısı diye sınıflandırılan diyabet ise, başka çevresel etmenlere bağlı olarak gelişiyor. Bu bakımdan, tip 1 diyabeti ayrıca ele alıyoruz.

1. Diyabet nedir?
Gerek tip 1 gerekse tip 2 diyabetin özellikleri aynı: pankreastaki Langerhans adacıklarının içerdiÄŸi özel bir hücre topluluÄŸu olan beta hücrelerinin salgıladığı insülin hormonunun yokluÄŸu ya da vücudun bunu yetersiz kullanımına baÄŸlı olarak kanda ÅŸeker (glikoz) düzeyinin, yani gliseminin yükselmesi. Organizmanın tüm dokularına enerji katmakla yükümlü ÅŸekerin, bu iÅŸlemi doÄŸru bir ÅŸekilde yürütmesi gerekiyor. Çağımızda, insülinin etki mekanizması ayrıntılarıyla anlaşılmış bulunuyor. Hücre içinde insülin, kinaz denilen enzimleri etkinleÅŸtiren, kendi reseptörüne (alıcı) baÄŸlanıyor. Kinazlar, yüksek enerji molekülü olan ATP aktarımından kaynaklanan fos-fatı reseptöre eklemek, yani reseptörü fosforlamak görevini yürütüyor. Fosforlama iÅŸleminin iki sonucu var. Bir yandan, hücreiçi tepkimeler yoluyla “taşıyıcı” molekülleri etkinleÅŸtirmeyi; dolayısıyla, ÅŸekerin hücre içine girmesini saÄŸlıyor. Öte yandan da, hücrede glikojen (basit anlamda kas niÅŸastası) depolanmasına yol açıyor. Åžeker, bu depo sayesinde, yemek aralarındaki açlık dönemlerinde, gerektiÄŸi zaman enerji ihtiyacını karşılamak üzere, hücre mekanizması tarafından kullanılıyor.

2. Diyabet nasıl araştırılıyor?
Tip 2 diyabet, bir belirti vermeden, tanıdan sözgelimi on yıl önce başlamış olabiliyor. Tek tanı yöntemi, glisemiyi, yani kandaki şeker düzeyini ölçmek. Bu düzeyin üst sınırı, 8 saatlik açlık sonrası için 126 mm./dl. olarak belirlenmiş. Söz konusu sınırı aşan durumda diyabet tanısı konuyor. Bunun en güvenilir yöntemi ise, kişiden alınan bir miktar kanın laboratuvarda analiz edilmesi. Glisemi kontrolü, ne yazık ki, ancak bir doktorun isteği doğrultusunda yapılıyor. Kişinin bu kontrolü gönüllü olarak yaptırma-sına ise çok ender rastlanıyor.

Tanı için geçerli değer, yakın yıllara kadar 140 mm./dl. idi. Ama, diyabetin tüm dünyada ciddi bir patlama yapması, söz konusu değerin otoritelerce daha aşağıya çekilmesine yol açtı. Burada iki amaç güdülüyordu. İlki, diyabet kökenli komplikasyonları önlemek ve bireyin sağlığını daha erken bir dönemde kontrol altına almaktı. İkincisi ise, halk sağlığını ciddi ölçüde tehdit eden diyabetin, kontrol edilmediği takdirde kamu sağlığı harcamalarına önemli bir yük getirmesiydi.

Testi, idrardaki ÅŸeker düzeyini ölçerek çok basit, çabuk ve ucuz bir yöntemle yapmak da mümkün. Ancak, elde edilen deÄŸer, tanı koymada yetersiz sayılıyor. Çünkü glisemi, gün içindeki açlık ve tokluk dönemleri, yetersiz ya da fazla karbonhidratlı besin alma, hareketsizlik ya da aşırı bedensel etkinlik gibi nedenlerle önemli deÄŸiÅŸik-likler gösteriyor. Ayrıca, ÅŸeker “böbrek eÅŸiÄŸi” diye tanımlanan deÄŸerden, yani kandaki düzeyi 180 mm./dl’ye ulaÅŸtıktan sonra idrara geçiyor. KuÅŸkusuz, bu sadece daha önce tanı konmuÅŸ bir diyabet için geçerli. Bu arada önemli bir noktayı daha vurgulayalım: KiÅŸinin diyabetle yaÅŸadığı yılların uzunluÄŸu ve yaşı, böbrek eÅŸiÄŸini yükseltiyor. Sözgelimi, 40’lı yaÅŸlarda konan tanı sırasında 180 mm./dl. olan bu deÄŸer, 70’li yaÅŸlarda 250 mm./dl’ye yükselebiliyor. O bakımdan, tanı koymadaki en kesin yöntem, damardan alınan kanın tahlili…

Test, idrardaki ÅŸeker düzeyini ölçerek çok basit, çabuk ve ucuz bir yöntemle de yapılabiliyor. Ancak, elde edilen deÄŸer, diyabet tanısı koymak için yetersiz sayılıyor. Çünkü glisemi, gün içinde, açlık ya da tokluk dönemleri, yetersiz ya da aşırı karbonhidratlı besinler alma, hareketsizlik ya da aşırı bedensel etkinlik gibi nedenlerle önemli deÄŸiÅŸiklikler gösteriyor. Ayrıca, ÅŸeker “böbrek eÅŸiÄŸi” diye tanımlanan deÄŸerden, yani kandaki düzeyi 180 mm./dl’ye ulaÅŸtıktan sonra kana geçiyor. KuÅŸkusuz, bu deÄŸer sadece daha önce diyabet tanısı konmuÅŸ kiÅŸiler için geçerli. Bu arada küçük bir hatırlatma yapalım: KiÅŸinin diyabetle yaÅŸadığı yılların uzunluÄŸu ve yaşı böbrek eÅŸiÄŸini yükseltiyor. Sözgelimi, 40’lı yaÅŸlarda konan tanı sırasında 180 mm./dl. olan bu deÄŸer, 70’li yaÅŸlarda 250 mm./dl’ye çıkabiliyor. Bu bakımdan tanı koymadaki en kesin yöntem, damardan alınan kanın tahlili.
Fransa’da, tahminlere göre, diyabetli olduÄŸunu bilmeyen 500 bin ile 1 milyon arasında insan yaşıyor. Bu durum, doktorlarda derin kaygılar uyandırıyor. Benzer durum, ülkemiz için de geçerli. Önlem baÄŸlamında, dünya çapında bir kuruluÅŸ olan American Diabetes Association (ADA), 45 yaşından itibaren, her üç yılda bir açlıkta kan ÅŸekeri düzeyine bakılması gerektiÄŸini vurguluyor.

 3.Tip 2 diyabetin nedenleri neler?
Tip 2 diyabet, insülin salgılamada bir yetersizlik ve hücrelerin bu hormona karşı duyarlılığının azalması sonucunda gelişiyor. İnsülin, normal işlevini yerine getiremiyor ve beta hücreleri daha çok insülin üretemiyor. Dolayısıyla, şeker hücreye gerektiğince giremiyor ve aşırı miktarlar halinde kan dolaşımında kalıyor. Tip 2 diyabetlilerin çoğunda, süreç içinde, giderek pankreastaki beta hücreleri de yıkılıyor. Ve durumun, kişiyi insülin bağımlılığına yönelttiği görülüyor.

Lille’deki Pasteur Enstitüsü’nde Multifaktoriyel Genetik Hastalıklar Servisi ÅŸefi Prof. Philippe Fougel’e göre, dünyada tip 2 diyabetin görülme sıklığındaki artış, doÄŸrudan batı, yani Kuzey Amerika tarzı yaÅŸama baÄŸlı. Bu öyle bir yaÅŸam tarzı ki, kiÅŸiyi, dosdoÄŸru obeziteye (aşırı ÅŸiÅŸmanlık) sevk ediyor. Tip 2 diyabetlilerin yüzde 80’inin obez olduÄŸu göz önüne alınırsa, Froguel’in ne kadar haklı bir saptama yaptığı kendiliÄŸinden ortaya çıkıyor. 1992’de Tokyo’da yürütülen bir araÅŸtırmada, yeni diyabet vakalarının, baÅŸkentteki hamburger satışlarının yüksekliÄŸine paralel olarak arttığı belirlendi.

Fransa, diyabete ağır bedeller ödeyen ülkelerden sadece biri. 2.000.000 diyabetli yurttaşının 1.800.000’i tip 2… Bu sayının 2025 yılında 2.400.000’e varacağı öngörülüyor. Ä°ÅŸin en kaygı verici yanı ise, tip 2 diyabete çocukluk çağında yakalananların sayısındaki artış. Oysa geçmiÅŸte, sadece 40’lı yaÅŸlara gelmiÅŸ yetiÅŸkinler arasında rastlanıyordu.

Bu afet, genellikle obezite ile birlikte geliÅŸiyor. Son on yıllarda, çocuklarda aşırı kiloyla birlikte görülme sıklığı Fransa’da iki, eski Sovyet ülkelerinde 3, Çin’de ise 4 katına çıkmış bulunuyor.

 

Bir cevap yazın


*