Ya Türkistan Neden Ağlar!

Ya Türkistan Neden Ağlar!

Geçtiğimiz günlerde uluslararası ajanslardan gelen küçük bir haber çok az gazetede yer bulabildi: Bundan beş yıl önce Pakistan’da tutuklanarak Çin’e teslim edilen İsmail Samed (İsmail Abdusemet Haci) isimli Doğu Türkistanlı aydın, Doğu Türkistan İslam Hareketi grubunun kurucularından olduğu suçlamasıyla 8 Şubat tarihinde idam edilmişti. Doğu Türkistan şimdilerde uzak bir diyar gibi görünüyor gözümüze. Ama aslında taşıdığı ve temsil ettiği anlam itibarıyla bize çok yakın olması gerekiyor. İslam medeniyeti içinde şekillenen özgün Türk kültürünün beşiği bu topraklar. Hiç olmazsa bu haber vesilesiyle Doğu Türkistan’ı hatırlayalım dedik ve Dünya Uygur Kurultayı Başkan Yardımcısı ve Doğu Türkistan Kültür ve Dayanışma Derneği Genel Başkanı Seyit Tümtürk ile Doğu Türkistan davasını konuştuk.

Doğu Türkistan meselesi nedir?
Doğu Türkistan Türklerin ilk İslam’la şereflendiği ata yurdu. Divânu Lugâti’t-Türk’ü kaleme alan Kaşgarlı Mahmud’u, Kutadgu Bilig müellifi Balasagun’lu Yusuf Has Hacib’i yetiştiren topraklar. Bu coğrafyada 35 milyon Müslüman Türk yaşıyor. Fakat iki yüzyıldır Çin emperyalizminin egemenliği altında. Bu süre zarfında iki defa (1933 ve 1944) bağımsız devlet kurduk. Ama her ikisi de çok kısa süre içinde Çinli işgal güçleri ve Rusya tarafından yıkıldı. Son elli yıllık komünist dönemde ise sistemli bir asimilasyon politikası yürütülüyor; bölge Çinlileştirilmeye çalışılıyor. Çinlileştirmenin yöntemi ise basit: Doğu Türkistan ahalisinin İslami kimliğini ortadan kaldırmak.

Son olarak da Doğu Türkistanlı aydın İsmail Samed idam edildi…
İsmail Samed Doğu Türkistan bağımsızlık hareketinde sivil inisiyatif almış toplum önderlerinden biri olan kardeşimiz. Çin tarafından siyasi suçlu olarak itham edildikten sonra Pakistan’a kaçıyor. Pakistan ile Çin arasındaki ‘suçluların iadesi ve terörle işbirliği anlaşması’ neticesinde 2002 yılında Pakistan makamlarınca Çin’e iade ediliyor. 5 yıl cezaevinde tutuldu ve Çin Halk Mahkemesi’nde yargılanıp kurşuna dizilerek 8 Şubat 2007’de şehit edildi. Yine 5 Ocak 2007 günü Doğu Türkistan’ın Kaşgar bölgesinde 18 Doğu Türkistanlı şehit edildi. Bunların yanı sıra gözaltına alınan onlarca kardeşimiz oldu. Akıbetlerinden endişeliyiz.

Çin’de kültür devriminin sona ermesiyle bir yumuşama olmadı mı?
Hayır, tam aksine son yirmi-otuz yıl boyunca Müslümanlara yönelik baskı ve sindirme politikalarında kademe kademe artış gerçekleşti.

Peki, 11 Eylül Doğu Türkistan’ı nasıl etkiledi?
11 Eylül olaylarından sonra bütün dünya çapında güçlenen İslam karşıtlığı Çin’de de yankı buldu. Çin’deki Müslümanlara karşı sürdürülen baskı politikaları bu bahaneyle daha da şiddetlendi. Çin yönetimi bir yandan bölge halkının İslami kimliğini yok etmek suretiyle diğer yandan doğrudan fiziksel imha anlamına gelen uygulamalarla Doğu Türkistan’ı Türklerden arındırma siyasetini sürdürürken; demografik yapıyı dönüştürmek üzere çok sayıda Çinli göçmeni de bu topraklara yerleştiriyor. Uyduruk suçlamalarla mahkeme önüne çıkartılan Müslüman Türkler en ağır cezalara çarptırılıyor; bu ceza da genellikle idam oluyor.

Türk Dünyasından neden esaslı bir ses çıkmıyor?
Hangi Türk Dünyasından bahsedeceğiz? Çünkü Kazakistan, Kırgızistan ve Özbekistan kendilerine sığınan Uygur Türklerini Çin’e teslim ediyor. Şanghay Beşlisi içinde yer alan ve Çin’le iyi ilişkiler içinde olmak isteyen bu ülkeler zaten komünist dönemin kalıntısı yönetimlere sahipler ve Doğu Türkistan Müslümanları hakkında olumlu bir yaklaşım içinde olmaları beklenmemeli. En son mesela Kanada vatandaşı olmuş bir Doğu Türkistanlı kardeşimiz Kanada kimliğiyle Özbekistan’a akraba ziyaretine gidiyor, Özbekistan makamları tarafından Çin’e teslim ediliyor ve şu anda 15 yıl cezaya çarptırılmış durumda. Böyle bir manzara karşında Türk birliğinden ve Türk Dünyasından bahsetmek ne derece doğru?

İslam Dünyasının gündeminde Doğu Türkistan neden yok?
Dünya kamuoyunun da İslam âleminin de bu olup bitenlerden pek haberi olmuyor. Haddizatında Doğu Türkistanlılar büyük ölçüde İslam Dünyasındaki tepkisizliğin kurbanı oluyorlar. Bu tepkisizlik ise büyük ölçüde bilgisizlikten, enformasyon eksikliğinden. Çin’in Doğu Türkistanlılara karşı yürüttüğü mezalim İsrail’in Filistin’de yaptıklarından daha hafif değil. Ama coğrafi uzaklığın yanı sıra Çin’in kapalı yapısı dünya Müslümanlarının bu bölgede olup bitenlerden haberdar olmasını güçleştiriyor.

Çin’e, ABD’ye kafa tutan tavrından dolayı bir sempati bile var…
Evet. İslam Dünyasının özellikle odaklandığı nokta, İsrail Filistin meselesi. Burada da ABD, İsrail’den yana taraf biliyorsunuz. Çin de ABD-İsrail ittifakını dengeleme noktasında Filistinlilerden yana tavır almış gözüküyor. Bu İslam Dünyasının sempatisini kazanmaya ve ABD yayılmacılığını engellemeye yönelik bir politika. Filistin’e destek verdiğini söyleyen Çin aynı Müslümanları Doğu Türkistan’da katlediyor. Çin’in Müslümanlara dönük samimi bir politika yürüttüğünü düşünmek safdillik olur. İslam Dünyası ABD’yi dengeleyecek bir güç olarak Çin’i görüyor ve sempatiyle yaklaşıyor. Halbuki bu çok tehlikeli bir durum. Çin ABD’nin ruhuna fatiha okutacak seviyede kötülük yapmaya adaydır çünkü. Gelecekte kendisine rakip olarak göreceği İslam Dünyasını karşısına almaktan çekinmeyecek bir ülke. Maalesef İslam ülkelerinin yönetimlerinin “yükselen dev” sayılan Çin’le iyi ilişkiler içinde olmaya yönelik hassasiyetleri de etkili oluyor bunda. İslam Dünyası asıl kendi içinde bir birlik sağlamak ve kendi ayakları üzerinde durmak zorunda. İslam Dünyasının bir kötüden başka bir kötüyü yaslanması büyük yanlış olur. Başını Türkiye’nin çekeceği bir ciddi İslam bloğu ne ABD ne Çin diyebilmelidir.

Son yıllarda Türkiye’nin Doğu Türkistan karnesinin de pek iyi olduğunu söyleyemeyiz herhalde…
İslam âleminde yakın zamana kadar Doğu Türkistan davasına nispeten ilgi gösteren iki ülke vardı. Suudi Arabistan ve Türkiye. Türkiye ne yazık ki son yıllarda Çin’le ilişkilerini geliştirmek amacıyla artık Doğu Türkistan konusunu yok sayan bir politika izliyor. Biliyorsunuz, Mesut Yılmaz hükümetinin 36 numaralı Gökbayrak Genelgesi’yle Türkiye sınırları içinde Doğu Türkistanlıların ay yıldızlı gökbayrağının asılması yasaklandı. Kamu görevlilerinin Doğu Türkistan’la ilgili toplantı, panel yürüyüş gibi sivil organizasyonlara katılması yasaklandı.

Asıl hayal kırıklığı da MHP iktidarıyla yaşandı galiba…
MHP’nin iktidara gelmesiyle ne yalan söyleyeyim umutlanmıştık. Doğu Türkistan davasına sahip çıkılacak sanmıştık. Maalesef hüsrana uğradık. Hatta, MHP’nin hükümet ortağı olduğu dönemde Çin Devlet Başkanı Zemin’e devlet nişanı bile verildi. Daha ne olsun?

Türk Dünyasında ‘hami ve ağabey Türkiye’ imajı yıkıldı mı?
Doğu Türkistan meselesinde geri adım atan bir Türkiye Türk Dünyasına nasıl hamilik yapabilir? Çin’le iyi ilişkileri olan ekonomik güç sahibi üç beş tane rant sahibi insanların girişimlerine kurban ediliyor Doğu Türkistan meselesi. Ben bunu hazmedemiyorum. Bütün dünya Doğu Türkistan’ı Çin’e karşı güçlü bir kart olarak kullanırken Türkiye Cumhuriyeti devleti en azından insan hakları ve demokrasi bağlamında Çin’e karşı baskı oluşturabilir. Evet, Çin dünya ekonomisinin yükselen devi. Ayrıca ABD’nin oluşturmaya çalıştığı tek kutuplu dünya sistemini dengeleyebilecek bir siyasi güç. Dolayısıyla Türkiye’nin ve diğer İslam ülkelerinin Çin’le iyi ilişkiler içinde olmayı gözetmeleri normal. Ancak aradaki ilişkilerin tek yanlı tavizlerle yürütülmesi olumlu bir sonuç veremez.

Türkiye Çin’le olan ekonomik ve askeri ilişkilerine zarar gelsin istemiyor…
Eğer Türkiye Çin ile olan ilişkisinde Doğu Türkistan meselesini bu beklentilerden dolayı hasır altı ediyorsa, yanılıyor. Çin’in 15 milyar dolarlık bir ihracatı söz konusu. Türkiye’nin Çin’e ihracatı ise 1 milyar doları bile bulmuyor. İkincisi uluslar arası alanda başta Kıbrıs olmak üzere Çin’in desteğinin alınması düşüncesi varsa Türkiye’de, bu da yanlıştır. Çünkü geçtiğimiz yıllarda gördük, Çin hiçbir zaman Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini tanımamıştır. Politikaları da Rumların yanındadır. Türkiye bu kaygılarla Doğu Türkistan’dan uzak dururken Çin rahatlıkla Kuzey Irakla ilgili politikalar geliştirebiliyor mesela.

Siz ısrarla Türkiye’nin Çin politikasının yanlış yolda seyrettiğini söylüyorsunuz…
Evet onu söylüyorum ve şu soruları soruyorum: Çin’in Türkiye ile iyi ilişkilere ihtiyacı yok mu? İslam Dünyasında müttefikler edinmeye ihtiyaç duymuyor mu? Özellikle hızla büyüyen endüstrisi için enerji ihtiyacı karşılamak ve enerji kaynaklarına problemsiz ulaşmak için hem Türkiye ve Türk cumhuriyetleriyle, hem de Arap ülkeleriyle arasını iyi tutması gerekmiyor mu? O halde ne diye “aman Çin’i üzmeyelim” hassasiyeti gösterdiğimiz kadar, Çin’le ilişkilerimizi Türkistanlılara yönelik baskı politikalarının sona erdirilmesi taleplerine endeksleme basiretini göstermeyelim? Mesela İslam Konferansı Örgütü gibi kuruluşlar kanalıyla bu konu etkili biçimde gündemde tutulamaz mı? Ayrıca, Türkiye Doğu Türkistan davasını inkar ettikçe kendi izzetinden ödün veriyor, Çin de Türkiye’ye bu şekliyle saygı duymuyor. Uluslararası kamuoyunda da bizim devletimiz günden güne irtifa kaybediyor. Geçmişte olduğu gibi bütün mazlumların hamisi olacağız. Osmanlı ecdadının torunları bugün maalesef zalimden yana ve mazluma karşı bir tavır içinde. Bu çok üzücü. Çeçenistan meselesinde Rusya’ya, Keşmir’de Hindistan’a Doğu Türkistan’da Çin’e taviz verildi bu tavizler nereye kadar gidecek? Anadolu toprağı Anadolu’dan savunulmuyor biliyorsunuz.

Bir de Avrasyacılar var; ‘Anadolu ancak Avrasyacılıkla savunulabilir’ diyorlar. Siz ne diyorsunuz?
Bu çok tehlikeli bir girişim. Özellikle son yıllarda ulusalcıların yeni Avrasyacılık girişimlerini kaygıyla izliyorum. Bu girişimler başta Türkiye ve diğer İslam Dünyası için büyük tehlikeler taşıyor. Avrasyacılık Türkiye’nin içindeki bazı ulusalcıların, bazı siyasi istikrarsızlık içinde olan kurum ve siyasetçilerin Türkiye’yi geçmişten koparma davasından başka bir şey değil. Bunlar Türkiye’yi hasmane ve emperyalist tutumlarıyla tanıdığımız Rusya ve Çin gibi ülkelerle ittifaka sürüklemenin derdindeler. Kafkasya’daki, Orta Asya’daki kardeşlerimizin Rusya’dan neler çektiklerini çok iyi biliyoruz. Türkiye’deki ulusalcıların Türklük ve Müslümanlık gibi bir meselesi var mı, önce onu iyi anlamak lazım. Birilerinden medet ummak da ihanet değil midir? Biz her türlü emperyalizme ve her türlü işgale karşıyız. Bizi bağımsız hale getirecek olan, kendi milletimizden, kendi maneviyatımızdan alacağımız güçtür. Gerisi yalan.

Doğu Türkistanlılar Türkiye’den ne bekliyor?
Şimdi siz Doğu Türkistan’a gidip sorsanız, o kardeşlerinizin Türkiye’ye karşı hasret ve muhabbet içinde olduklarını göreceksiniz. ‘Nereye gitmek istiyorsunuz’ diye sorsanız Doğu Türkistanlılara, ‘Önce Kabe’ye gitmek istiyoruz hac farizasını yerine getirmek için, sonra da Türkiye’ye gitmek istiyoruz’ derler. Böyle bir muhabbet var. Türkiye’den Doğu Türkistanlıların beklentisi şudur: Tarihimiz bir dinimiz bir, geçmişimiz bir ve geleceğimiz bir. Doğu Türkistan’dan gelen dedelerimizin evlatları bu toprakları İslam yurdu haline getirmişler. Türkiye’nin Doğu Türkistan’a karşı bir mecburiyeti ve tarihi sorumluluğu vardır. Çünkü baktığınız zaman Doğu Türkistan’dan Türkiye’nin İstiklal Savaşı’na katılan insanlar vardır. Mesela Tarsus’ta mezarlığa gittiğiniz zaman Türkistan şehitliğini görürsünüz. Doğu Türkistan’dan hac için Suudi Arabistan’a gidecek olan kafile Türkiye toprakları geldiği vakit Franzsızların, İngilizlerin işgalini görüyor ve biz hac farizasının erteleyebiliriz, önce Türkiye’deki kardeşlerimizin mücadelesine destek vermemiz lazım diye düşünüyorlar. Üzerlerindeki bütün maddi varlıklarını o uğurda seferber ediyorlar ve canlarını da vererek şehit oluyorlar.

Son olarak ne söylemek istersiniz?
Bugün kardeşlik vazifesi tabii ki Türkiye’ye düşmektedir. Doğu Türkistan bir semboldür çünkü, Türk Dünyasının kalesidir. Çin’in 1,5 milyarlık sürüsü Orta Asya’ya ve Türkiye’ye kadar uzanabilecektir. Sadece Doğu Türkistanlıların mevcudiyetinin muhafazası için değil, Türk Dünyasının geleceği için de elzemdir bu. İstiyoruz ki kardeşlerimiz bizden dualarını eksik etmesinler. Filistin için ben gözyaşı döküyorum, Çeçenistan için gözyaşı döküyorum, Müslümanlar gözyaşlarına bir de Doğu Türkistan’ı eklesinler.

 ———————–

Bekir Fuat / Gerçek Hayat Dergisi