Gelenek ve Devrim

Gelenek ve Devrim

GeleneÄŸin ayaklarımıza kan oturtan prangaları. Bir yandan eskiye söverken diÄŸer yandan “yeni” yaftası ile inÅŸasına koyulduÄŸumuz herÅŸeyde bu “eski” mirasımızı kullanıyoruz. ReddetiÄŸimiz bütün liste başı maddelerde, aynanın karşısındaki suratımız aksetmektedir.

GeleneÄŸin derin çizgilerle bezenmiÅŸ satırları arasında iyi – kötü, güzel – çirkin bir çok sandukanın içerisinde türlü hazineler ve bu minvalde çeÅŸitli uçurumlar, kıyametler barındırdığını bilmemek yanlış olur. Dört duvarın sarıp sarmaladığı evimizden baÅŸlayarak ÅŸehrimiz, ülkemiz, dünyamız üzerinde gelenekten miras edindiÄŸimiz “her ÅŸeyi” enine boyuna tetkik etmek vecibesi üzerimizdeki vazifelerin ilklerinden olsa gerekir.

Tarihimiz boyunca sırtımızda taşıyageldiğimiz kazan kaldırmalardan göçebeliğimize, en üstün ahlakî değerlerimizden Bizans entrikalarını aratmayacak derecede şedîd siyasi oyunlara kadar tarih, bir bütün içerisinde dün olduğu gibi bugün de hayatiyetini idame ettirmektedir. Değişen belki yaşanan zaman ve mekan farklılığı, kıyafetlerin içerisindeki şahısların aynı rolleri değişik kılıflar altında oynasıdır.

Devrim

Tasarlanan, düşünülen, hayal ve murad edilen bir istikbalin en nadide yolu, en bahtsız evladı olarak tahtında duruyor. Kuru bir geçmiÅŸ düşmanlığı, bütünüyle inkar ve red deÄŸil bu devrimin yolu. Åžimdiki zamana olanca hırsımızla duyduÄŸumuz kin de deÄŸil. Dünyanın gelmiÅŸ geçmiÅŸ en büyük önderinin yolunda bu devrimin ÅŸahane bir uygulaması var. Daha biraz önce küfrün derin bataklığındaki bir adamın, biraz sonra Allah ve Resulü’ne sevdalanan, cennet karşılığı canını feda eden bir sahabe-i güzin haline gelmesinde etken olan ne ise ayni metot ÅŸu an içinde geçerlidir. Kimsenin geçmiÅŸi ile lanetlenmediÄŸi, hidayeti için dua edilen bir anlayış, bir ÅŸuur…

GeçmiÅŸin kurumları da aynı derece önemli olabilir. İslâm’dan önce ve İslâm’dan sonra “Zemzem kuyularının ve görevlilerin” durumunu göz ardı etmemek gerek. DeÄŸiÅŸim. Ama ıslah edilmiÅŸ ve köprüleri kopartılmamış bir deÄŸiÅŸim.

En büyük devrim, geçmişin bütünüyle yıkılıp tar ü mar edildiği ve arzdan silindiği bir savaş değil, onun terbiye yoluyla hidayet anlayışına terfi ettiği (ettirildiği) bir sevda imparatorluğudur.

—————-

Nefi SelamoÄŸlu

Bir cevap yazın


*