Malazgirt Zaferi'nin Sonuçları

Malazgirt Zaferi’nin Sonuçları

Kaynaklar, Sultan Alparslan’ın esir hükümdara karşı çok iyi davrandığı konusunda birleşmektedir. Alparslan; esirine çok iyi davranmakla kalmamış, kendisiyle bir anlaşma yaparak ülkesine geri dönmesine de yardımcı olmuştu. İki taraf arasında yapılan bu anlaşmayla Bizans İmparatorluğu Türklere bağlı hâle geliyordu.

Bizans Doğu ve Güney Anadolu’da bazı şehirleri Selçuklulara bıraktığı gibi, imparatorun serbest bırakılması karşılığında Selçuklulara fidye ödemeyi de kabul ediyordu.

Ancak bu anlaşma Romen Diyojen’in İstanbul’a dönerken yeni imparatorun adamları tarafından öldürülmesi yüzünden uygulanamadı.

Ne var ki, Malazgirt zaferi Türkmenlerin Anadolu’ya olan ilgilerinin daha da artmasına yol açmıştı. Bu yakın ilgi, Anadolu’nun kesin bir Müslüman yurdu olma sürecinin de başlangıcı oldu.

Romanos’un Bizans tahtından uzaklaştırılıp öldürülmesi, Selçukluların savaşın sonuçlarından daha fazla yararlanmasına yol açtı. Nitekim bu gelişme üzerine Alparslan; Selçuklu şehzade ve emirlerine, Türkmen beylerine bütün Anadolu’nun fethini emretti.1

Gayeleri cihad ve gazadan başka bir şey olmayan alperenler ile güneyde dağlık bölgelerde yaşayan ve Hazret-i Ömer zamanından beri İslâmiyet’e yürekten bağlılık gösteren Kürtler, birlik ve beraberlik içerisinde Anadolu’yu iskân ve inşa etmeye koyuldular. Türkmenlerin bizzat Alparslan’ın teşvikiyle Anadolu’ya yönelen ilgileri, Batı Anadolu yönünde Selçuklu ilerleyişini daha da hızlandırdı.

Türkler tarafından on asırdır kutlanan Malazgirt Zaferi, Anadolu nüfusunun yüce değerler etrafında kaynaşmasına ve Anadolu’nun Müslüman yurdu yapılmasına temel teşkil etti. Bu zaferle beraber Bizans’ın İslâm dünyası üzerindeki tehditleri ortadan kalkmış, İslâm dünyasında cihad ve gaza rûhu yeniden canlanmıştır. Bu tarihî rolün Malazgirt’i yeni Türkiye tarihinin başlangıç noktası yaptığı herkesçe kabul edilen bir gerçektir.

Öte yandan, gerek Selçukluların bu zaferi ve Bizans’ı sıkıştırmaları, gerekse Sicilya Müslümanlarının Papalığı vergi vermeye mecbur etmeleri ve Endülüs’te gelişen olaylar, uzun süreden beri uyumakta olan Hıristiyan âleminin uyanarak Papalığın buyruğu altında toplanmasına sebep oldu. 1073 yılında Kastille kralı VI. Alfonso, Bourgogne dükü I. Hugue’nin de desteğiyle Tuleytule (Toledo)’ya bir sefer düzenledi. Papa VII. Gregorius bu sefere katılanları kutsadı ve böylece batı literatürüne «Reconquista» diye geçen «İspanya’nın Yeniden Zaptı» harekâtı başlamış oldu. 1085 yılında Toledo, VI. Alfonso tarafından ele geçirildi. 1091 yılında Sicilya’daki son Müslüman yerleşim merkezi ortadan kaldırıldı. 1096 yılında ise umumî Haçlı Seferleri başladı.2

Bu dönem aynı zamanda Batı Avrupa Hıristiyan dünyasında manastır yapımına hız verildiği bir dönem oldu. Yine bu yıllarda, resmî kilise yapılanması dışında, Türklerdeki alperenlerin yetiştiği gönül mekteplerine benzer bir Hıristiyan derviş sistemi yaygın bir uygulama alanı buldu.

Malazgirt Zaferi’nden sonra özellikle İspanya’da yaşayan Müslümanlar acı ve zor günlerle karşılaştılar. Papalığın doğrudan himaye ettiği Tapınak Şövalyeleri tarîkatının Müslümanlara yönelttiği saldırılar ise dayanılmaz boyutlara ulaştı.

ALPARSLAN’IN VEFATI

Elde edilen başarıların ardından Alparslan tekrar doğuya yöneldi ve 200 bin kişilik ordusuyla Karahanlılar üzerine büyük bir sefer düzenledi. Bölgedeki otoritesini pekiştirmek ve Karahanlıları kendisine bağımlı hâle getirmek amacıyla düzenlediği bu sefer sırasında esir alınan bir mahallî komutanın suikastıyla yaralandı. Bu yaralardan dolayı Kasım 1072’de vefat ettiğinde 45 yaşındaydı. Na‘şı Merv’e defnedildi.3

Türk tarihinin en büyük ve efsane komutanlarından biri olan Alparslan’ın ölümü bütün İslâm dünyasını yasa boğdu. Alparslan; yiğitliği, disiplini, bitmez-tükenmez enerjisi ve adaletiyle tanınmıştı. Merhametli, dindar ve alçakgönüllü bir hükümdardı. Ülkesindeki fakir ve düşkünlere yardım eder, onlara maaş verirdi. Açları doyurmak üzere sarayından koyun etinden yapılmış yemekler dağıtılırdı. En önemli özelliklerinden biri de İslâmiyet’in cihad ve gaza anlayışına olan sarsılmaz bağlılığı idi.

Sultan Alparslan, bütün bu nitelikleriyle bugün bile Anadolu ve Türkler için büyük bir anlam ifade etmektedir.

 

Ahmet MERAL

__________________
1 E. Merçil; Müslüman-Türk Devletleri Tarihi, s. 55.

2 Prof. Dr. Bekir KARLIĞA; İslâm Düşüncesinin Batı Düşüncesine Etkileri, s. 146.

3 Prof. Dr. Nesimi YAZICI; İlk Türk-İslâm Devletleri Tarihi, s. 222

Bir cevap yazın


*