Neyi, niçin kurban ediyoruz?

“…Secdenin ne olduÄŸunu bilmeyen kiÅŸi, yalnızca alnını yere koymuÅŸ olur, o kadar.”

Bu sözün bir benzeri olarak: “Kurban kesmekle ne yaptığını bilmeyen kişi, evine bir miktar et götürmüş olur” diyebiliriz.  Kurbanı, Hz. Adem atamızın iki çocuğu Habil ile Kabil hikayesinden biliyoruz. Habil’in kurbanı kabul edilmiş, Kabil’in ki ise kabul edilmemişti…

Hz. İbrahim (as) yaklaşık yüz yıl kadar bekledi bir erkek çocuğunun olmasını. Bu asırlık bekleyişin sonunda, Hacer validemizden İsmail dünyaya geldi. O, Hz. İbrahim için sadece bir oğul değildi; beklentiyle dolu bir ömrün mürüvveti, acılarla dolu bir asrın ödülü, macerayla geçen bir hayatın meyvesi, yaşlı bir babanın tek, gencecik oğlu, acı bir umutsuzluğun, tatlı bir umuda dönüşüydü…

Koskoca ömrünü sıkıntılar ve tehlikelerle geçirmiş olan İbrahim (as), bu günleri, hayatının bu son günlerini İsmail’e sahip olma zevkiyle geçiriyordu. Bir genç düşünün; babası yüzyıl onun gelişini beklesin. O ise, babasının hiç beklemediği bir anda gelsin!

İsmail artık saygın bir fidan olmuştu. İbrahim’in can delikanlısı, tüm yaşamının tek semeresi… Aşk, umut ve zevk aşısı tek varlık!

Ve Hz. İbrahim bir rüya gördü, “İbrahim! Bıçağı oğlunun boğazına daya ve kendi elinle kurban et!” Bu mesajın şokuyla İbrahim aleyhisselamda meydana gelen şok, ürperti kelimelerle anlatılabilir mi?

Koca ömründe İbrahim ilk kez korkudan titremeye başlar. Çelik yapılı kahraman peygamber, erimeye başlar ve tarihin büyük putkırıcısı cesur insan yere yığılır. Mesajı düşündükçe tüyleri diken diken olur. Savaş, en büyük savaş, kendi içindeki savaş… Cihad-ı Ekber!

Rüyayı ilk gördüğünde tereddüt etti, bunun Rahmânî mi yoksa şeytanî mi olduğunu düşünmeye başladı. Sonra aynı rüyayı ikinci kez görünce bunun Rahmani olduğuna hükmetti.

Durumu o biricik sevgili oğluna açtı. Ama ne oğul! O en büyük oğul “-Babacığım, sana ne emredildiyse onu yap, beni de inşallah sabredenlerden bulacaksın…” cevabını aldı.

Bir kurban adayı üç kahraman: Hz İbrahim, Hacer validemiz ve yavruları İsmail! Tarihteki en büyük savaşın muzaffer kahramanları… 

Hz. İbrahim’in gördüğü rüyayı anlamaya çalıştığı gün Arefe günüydü. Rahmanî mi yoksa şeytani mi olduğunu anlamaya çalıştığından (ikisi arasında kaldığından) bu adı aldığı da söylenir.

Hz İbrahim oğlunu Rabbine kurban etmek için Mina bölgesine götürüyordu. Şeytan karşısına çıktı Hz. İbrahim onu taşladı. Hz. Hacer validemiz ve İsmail’e de musallat oldu. Onlar da taşladılar. Rablerinin emrine isyana teşvik eden şeytanı taşlayarak kovaladılar. Rivayete göre böylece “Şeytan Taşlama”nın hikayesi oluştu.

Fakat emir Allah’ındı. Hz. İbrahim yavrusunu kesmek için bıçağını kullandı, ancak o İbrahim’e emir veren Rabbimiz bıçağa da emir vermiş ve “kesme” demişti. Bıçak kesmedi. Bir daha, bir daha… nafile çabalar, bıçak kesmeyecekti…

Ve bayram… O yüce melek, elinde kurbanla geldi. “…Ey Ä°brahim, imtihanı kazandın. Al bunu kurban et…”
İşte Hz. İbrahim, Hacer validemiz ve İsmail kazanmıştı. Bu büyük savaştan, imtihandan başarıyla çıkmışlardı.

Ä°ÅŸte Kurban’ın anlamı… SevdiÄŸimizi, en çok sevdiÄŸimiz, yaratıcımız için feda edebilmek. 

Kurban… Bizi yavrucaklarımızı vererek şükrümüzü eda etmekten kurtaran nimet. Rabbimizin bize acıması, bizi sevmesinin bir nişanesi belki de, kim bilir?

Yüce Rabbimiz, saÄŸlam niyetlerle, ÅŸuuruna ererek idrak edeceÄŸimiz bir Kurban ve Bayramını yaÅŸamamızı nasip etsin…

Mustafa Gümüş

HATIRLATMALAR:
1.Arefe gününü oruçla geçirmek, özellikle hacıların Arafatta duada oldukları saatleri, mümkünse tüm günü, temizlik, alışveriş vb. lüzumsuz meşgalelerden uzak geçirip, o mahşeri anı hatırlayıp, ruhen oralarda olmak, Peygamberimizin deyişiyle (sav) “Tam iki yıllık sevap kazanmamıza..” vesile oluyor. Bu büyük fırsatı kaçırmamalı.

2.Peygamberimiz (sav) muhterem eşlerini ve kızlarını da bayram namazına götürürmüş. Uygun cami bulup, gerekirse önceden imamına da bilgi vermek suretiyle hanımefendileri de “Rabbimizle bayramlaşma” anlamına gelen bayram namazlarından mahrum etmemeli…

3.Hali vakti uygun olup kurban kesenler, kesmeyenleri düşünmeli, uygun paylarla onları da sevindirmeli…

4.Bayramın dostluk, kardeşlik, vefa aracı olduğunu unutmadan, büyükleri şahsen, telefon vs. ile tebrik edip dualarını almalı…

5.Bayramın süsü olan çocukları, birkaç ÅŸekerle deÄŸil, sıra dışı hediyelerle ve “Bayram Nedir? Neyin bayramını yapıyoruz” hakkında bilgilendirerek onların gönüllerini, sevgilerini kazanmalı 

6.Kurban, bir bağış kampanyası veya gelenek deÄŸil ibadettir. EÄŸer bir sivil toplum kuruluÅŸu aracılığıyla bu ibadeti yerine getirmek gibi bir düşünceniz varsa bu konuda çok hassas olmalı, bu ibadetin layıkıyla yerine getirilip getirilmediÄŸi hususunda gönlünüz mutmain olmalı. Böyle bir düşünceniz varsa, size, yıllardır bu iÅŸi en ince detayına kadar incelikle ve hassasiyetle yerine getiren Mahmud Es’ad CoÅŸan Vakfı‘nı tavsiye edebiliriz.

.

Bir cevap yazın


*